20080324

Typography School



David Dabner, London College of Printing'de (sanırım şimdi Communication oldu) tipografi dersi veren bir tasarımcı, akademisyen. Tasarım üzerine çeşitli kitapları da var. Bu röportajda tasarım öğretisinin ana prensiplerine, modern teknoloji ve dijital medyalar üzerinden tipografinin anlaşılmasına ve öğrenilmesine nasıl da köstek olduğuna dair düşüncelerinden bahsediyor.

Dabner derste kullandığı methodların her ne kadar "eski" bir teknoloji olduğunu kabul etse de, bunların grafik tasarımın temellerini öğrenirken kimsenin atlamaması gereken yöntemler olduğunu söylüyor. Yöntemlerinin özellikle tasarım yaparkenki eğlenceyi ve sonuçlarda daha fazla tatmini beraberinde getirdiğini belirtiyor. Tüm bunların hiçbir şekilde günümüzün teknolojisi ve bilgisayarların yerine geçemeyeceğini ve geçmesi gerekmediğini de söylüyor. Lakin bazı çalışmalarda tipografi geliştirmek için en güvenilir yöntem olduğunu anlatıyor.

Tabii ki öğrencilerinin hepsi David Dabner'le aynı fikirde değil. Bazıları tüm bu eski yöntemleri ve aletleri kullanmanın çok büyük zaman kaybı olduğunu düşünüyorlar.

Dabner'e göreyse bilgisayarlar korkutucu derecede isabetli ama öğrencileri özensizleştiriyor. Düşünme sürecini yok ediyorlar. Bilgisayar kullanmaya başladığında kalem ve kağıttan tamamen uzaklaştığını söylüyor. Bu normal ve zararsız görünen bir durum olsa da yeteneklerin gelişmesini engelliyor.

Video boyunca sanki Mimar Sinan'da çekilmiş bir belgesel izler gibi oldum. Merdivenler ve atölyeler oldukça benziyor. Yine de bizden biraz daha şık bir bauhaus havası var, hani bizde bir gıdım hava civa varsa tabii.

Yönetmen: Omair Barkatulla

3 yorum:

gdb dedi ki...

ah ah Brulentina! Benzese benzese ancak koridorları benziyor bu okulların bize evet malesef...Es ef ver i ci. Bizde olmayan ne var ama? Çalışan bşr atölye, dersle ilgili negatif fikirlari olsa da çalışıp iş üreten talebe (talebe=talep eden), bu dersle ilgili belgesel çeken talebe, talebeiyle insani ilişkisi olan eğitmen,eğitmenle insani ilişkisi olan talebe. Yaptığı her ne boksa ciddiye alan insanlar...bize kalan da anca binalarının bir köşesinin kokusu belki. (Nara atasım geldi ama tutyorum kendimi artık)

bluretina dedi ki...

biz koridor tabelesiyiz tabelasıyız ayh pardon telebesiyiz talebesiyiz teletubbies... of*

erkanatay dedi ki...

İzlerken boyanın içine dalarak iş yapmayı ve atölye ortamını ne kadar özlediğimi farkettim... Adam haklı bilgisayarın peşine bu kadar takılmak insanı özensizleştiriyor.

Güzel bir noktaya parmak basılmış...